27 Şubat 2009 Cuma

inanmak:)


Bir kitapta okumuştum “İnancı olmayan bir adam komutansız kalmış bir ordudaki askere benzer” evet insanın yaşama gücü olması için birşeylere yada birilerine inanması gerekir. Peki ya bütün inandıkların bir esrar kafasındaki güzel düşler kadar gerçekse.
Yaşantının her yerinde insan inanır. Çoçuksan anne, öleceksen tanrıya, acı çekiyosan teselli edene sevgilin aldattıysa bütün aşkların yalan olduğuna inanırsın. Hep inanırsın bütün herşeyin yalan olduğunu ve bunların yanlış olduğunu anlasan bile yinede inanacak bir şey bulur insan. Korkunu yenebilseydin tarıya, aşkın büyülü dokunuşunun verdiği hissi çıkarsaydın sevgiliye, ve en önemlisi beklentilerini yok etseydin hayata inanmazdın. İnsanlar duygularını ve arzularını kontrol edebilseydi inanmak için hiç bir şey kalmazdı. Belkide yaşamın anlamı inanmaktır. İnanmak için yaşıyoruzdur. İnsanın bir dakikayı inanmadan geçirmesinin mümkünsüz olduğunu anlıyorum, bir film izlerken bile o filmin senin beklediğine deydiğine inanmak yada yaptığın bir yemeğin iyi olduğuna inanmak.
Hayata alaycı gözlerle bakmak kolay bir iş değil bence, bence insan ilk başta kendine inanmamalı. Çünkü bizi beynimiz değil arzuları yönetiyor ve ters bir dalga yemiş gibi bütün inançlarımızı değiştirebiliyorsak, duygu ve arzularımızın bizi bilinmez kayalıklara sürüklemesi kaçınılmaz bir sondur.
Evet bende komutansız bir askerim ve bütün duyguların karmaşasında kalmış hangi adrese gideceğini bilmeden sadece yaşamak için yaşayan bir asker.
Ama tabiki yaratılmış bir dünyanın parçası olan insan nedense komutan olmayı bir türlü düşünmez.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder